Mahir Tan (AVA) Londra-Silivri Cezaevinde tutuklu Mustafa Balbay’ın cezaevinde kaleme aldığı ‘Dictator Justice’ adlı oyun kitabı yayınlandı. 2013 Londra Kitap fuarına yetiştirilen İngilizce Baskısı, 16 Nisan günü, Londra’nın ünlü Earls Court sergi salonunun ‘gözlerden uzak bir köşesinde’ sergilendi. Türkiye’de uygulanan adalet ve özürlü siyasal sistemini en çarpıcı bir biçimde gözler önüne seren ‘Dictator Justice’, onbinlerce okuyucunun akın ettiği sergide, küçük bir stand da, sadece birkaç izleyicinin katıldığı bir açılışla sunuldu.Oysa; Gazeteci Yazar,CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın Türkiye’de ne olup bittiğini anlamaya çalışan Avrupa’lı okuyucuya sunduğu kitabın birçok yönüyle ‘ilk ve tek’ olan özellikleri vardı.; Öncelikle ‘Dictator Justice’ Cezaevinde 4 yıldan beri yatan bir Parlamento üyesi tarafından yazılmıştı. Dictator Justice’ in ikinci özelliği,onun, 2013 yılında elle yazılan bir kitap oluşundaydı.Bunun nedeni kuşkusuz yazarın tüm diğer Silivri tutukluları gibi, çağdaş olanaklardan yoksun oluşuydu. Tarihte görülmüş yada hikaye edilmiş bazı örneklerdeki gibi mesajı ‘kan ile yazıp, bir güvercin ayağında zindan penceresinden’ iletmenin bir öncesi.. Kitabın üçüncü ve temel özelliği, Dünya’da ‘ileri demokrasi’ şampiyonu ilan edilen, durmadan ödüller bahşedilen bir ülkedeki adalet ve hukuk sistemini, ‘pazarlanan’ değil, gerçek yönüyle anlatan bir eser oluşuydu. Üstelik tutuklu gazeteci,milletvekili Balbay’ın ‘el yazması’ kitabı ile..
‘The adalet’
Gazeteci Milletvekili Mustafa Balbay’ın Dictator Justice kitabı, bir dram. İngilizceye Gülşah Işık tarafından çevrilen tiyatro oyunu, yazarın çalıştığı Cumhuriyet gazetesi tarafından kitaplaştırılmış. Yazar Balbay, arka kapakta şunları yazmış okuyucuya; ‘Söylediklerim,gördüklerimin yarısı bile değil.’ Tutuklu gazeteci Balbay, ‘gördüklerinin yarısını bile söylemedi’, ancak Dünya, o yarı’nın yarı’sını bile bilmiyor. Bu sonuç bir araya gelmiş bir çok faktörün etkisini taşıyor.’The adalet’ bunun bir toplamı.; ‘Dictator Justice’ ise aynada görmekten korktuğumuz çirkin yüzümüz.. O hep bizim ile oldu. Bazen asker bazen polis şapkası bazen hakim cüppesi giydi. O aynadaki yüzümüzden başka bir şey değil aslında.Mustafa Balbay için üzgünüz. Silivri’de yatan yüzlerce aydın için üzgünüz. The Adalet,Ergenekon, Balyoz, Silivri.. Hepsi bizim eserimiz. Tezgahlar kurulurken, sahte belgeler havada uçuşurken, ABD’li bakanlar darbe senaryoları düzerken, Başbakan kendisini ‘savcı’ ilan ederken seyreden biz değilmiydik ? Şimdi yaptıklarımızı yüzümüze vuran ‘Dictator Justice’i Dünya’ya tanıtmamızı, Türkiye’de Demokrasi ve hukuk devleti adı altında yerleştirilen bir ortaçağ devletini anlatmamızı mı bekliyorsunuz ?. Bunu yapabilirmi, bu işin görevlisi olan Ana Muhalefet partisi ? . 15-17 Nisan Londra kitap fuarındaki Balbay standına bakılırsa hiç hiç umut yok..