Öne Çıkanlar ingiltere londra Konut Samsunspor Londra Çağdaş Solistlerinden Yeşim Güzelpınar Boris Johnson Guatemala fenerbahçe Avrupa Birliği

Bu haber kez okundu.

Londra'dan Newyork'a  tek başına lobi Emre Ertürk

Dilek Bakırcı Avrupa Ajansı (AVA) Londra-Biraz Londra’lı biraz İstanbullu biraz New York’lu... Başarılı bir ressam, çok iyi bir tasarımcı, üstelik iyi yürekli bir uluslararası sosyal sorumluluk  katılımcısı.... Londra’dan Newyork’a  tek başına lobi... Türkiye için  çalışan, üreten,  kendini sürekli yenileyen, risk alan bir sanatçı...Bunca şeyi bu kadar kısa zamana nasıl sığdırdığına akıl sır erdiremediğim Altın Cocuk...Evet Emre Ertürkten bahsediyoruz...Bu çok yönlü sanatçımızla sizler için konuştuk.

Eğitiminize Londra'da başlamışsınız. İstanbul'da sürdürmüşsünüz...Sonra Newyork... Sanata yaklaşım farklılıkları neler? Bundan bahseder misiniz?

Londra ve NY özgürlük. İstanbul rahatlık ve keyif. Ancak malesef her kültürden olup aynı şekilde düşünmeyen ama aynı işi yapmak isteyen milyonlarca insanın da buluştuğu bir şehir İstanbul... Başarılı olmak için iyi seçimler yapmak lazım İstanbul’da. Çünkü hala sadece ‘’ben’’ olayım ve başkaları başarısız olsun mantığı var ne yazık ki; o yüzden de gökdelenler yükselse de  asağıdaki ruhsal kaos devam ediyor. Oysaki, komşuda pişer bize de düşer mantığı oturursa; imecenin pozitif getirisi nedir onu öğrenecekler. ‘’Bu dünyaya verdiğin kadarsındır’’ diyor Meera Gandhi Giving Back adli kitabının kapağında... Başkaları da iyi olsun diye düşünenlerin dünyanın en başarılı insanları olduğunu hala bilmiyoruz. Ben 12 yaşından beri yurt dışında yaşadığımdan ötürü olsa gerek, bir yerden sonra çok iyi eliyorum zararli insanları... İstanbul'da sanat daha yavas yavas hakkettigi yeri bulmaya başladığından, nedense İstanbul’da daha üretken olmak zorundasınız. NY ve Londra’da ise çok daha farklı. Sanata değer hakkıyla.  Her açılacak kapıda, her dalda, sanat olmadan gelişemeyiz düşüncesi yer aliyor. Sanatçıysan hep el üstündesin. Buralarda çizdiğiniz tek renkli çizginin bile değeri var. Çünkü insanlar o çizğiyi o tonlarda ve o teknikle çizemeyen milyonlarca insan ile sizin farkinizi dile getirmeyi seviyorlar. Istanbul'da modern resim yapana aman bu da ne diyen paralı bir zumre de var. Çünkü sanata çok uzaklar. Global dünya önce sanata yakın insanları tercih ediyor.  Meera Gandhi İstanbul’a gelmeden önce,ben senin sanatini seven dostlarını da  tanımak istiyorum, sadece Türkiye’nin kalbur üstü insanlarını değil dedi. Biz de dünyaca meşhur jetsetter ve sosyal aktivist Meera Gandhi ile tanışsınlar diye organize ettiğim davete daha çok idealist gençleri bir araya getirdik.

 Bu üç metropol sizin sanatınızı nasıl etkiledi?

 Bazı insanlar doğuştan yaratma iç güdüsü ile doğuyor. Bazıları da eğitimini alarak bunu pekiştiriyor. Ben ikisini de tecrübeledim. Bazı şeyler ise kader sanırım. Çocukken de kendimi ifade etme biçimim resimdi. Saatlerce duygularımı ifade etmek için resim çizerdim,renklerle dans ederdim. Oyuncaklarım kalemler, boyalar ve ellerimdi. Nereye gidersem gideyim içimden geldiği gibi yarattım. Ve taktir edildi. O coşkuyu hissettiler, Gerçekten sanattan anlayan kesim zaten coşkuyu almak ve vermek te cok basarili. Sanatçının ‘’evrensel ‘’olmasi gerektiğini düşünenlerdenim. Sanatin taşlari zamanla sanatçının ruhu geliştikçe yerine oturuyor. Sanat kolay zanaat değil.  Sanatçıların içindeki çocuk büyümez ama yaşanmışlık nerede olursak olalım bizi olgunlaştırır. Yaşama sevinci ve yaşanmışlık bir arada olunca sanat daha geniş kitlelere aktarılabiliyor. Sadece dogayi, figürleri  yada bir meyveyi resmetmek insanlara birşeyler anlatamaz oldu. Anlatımdaki naif tarzın her gecen gün sanatta aranılan bir akım olması bile bunun en dogru göstergesi... 

Etkilendiğiniz ressamlar ve tasarımcılar kimler?

Her gün dua ederim. Ve mutlaka ailem ile birlikte Picasso, Leonardo Da Vinci, Monet, Dali, Van Gogh'a da dua yollarim. Etkilenme demiyelim de saygi duyduğum ve düşündükçe güçlendiğim ressamlar bunlar... Tasarimda da John Galliano ve MC Queen’i diğerlerinden daha farklı buluyorum.

Resim ile moda  ve  tasarımı çok başarılı bir şekilde birlikte götürüyorsunuz. Bu alanların birbirini besleyebileceği  fikri nasıl doğdu. Hangisinden en çok keyif alıyorsunuz?

Resim ve dekordan büyük haz duyuyorum. Moda ile de daha geniş kitlelere ulaşmak beni çok mutlu ediyor. Biri ruhsal diğeri de görsel bir keyif diyelim.

Benim  sizin tasarımlarınız ve resimleriniz de  dikkatimi çeken, mesala diğer Türk ressamlara veyahut modacılara hiç ama hiç benzemeyişi... Yani ''Türk'' sanatını, modasını nasıl görüyorsunuz? Ve bu bağlamda ‘’Türk Sanatçıları'' ve tasarımcılarında bir Osmanlı modası var. bunu nasıl değerlendiriyorsuz?

Osmanlı modasını işleyen modaci yada ressamlarin olmasi doğaldır. Ancak her Türk sanatçısı bunu işleyecek diye bir şart yok. Benim de zaman zaman 1990 larda hatta Osmanli etkilerinde '' fes takan limoncu'' serisi adı altında modern resimlerim olmuştu. Her Türk tabiki kökeninden etkilenecektir. Benim işlerimin evrensel tadi var. Yani bir Yahudi de kendinden bir parça bulabiliyor bir Japonda... 

Ben elimden geldiğince başka sanatçilarin işlerinden etkilenmemeye çalisiyorum. Hep kendi içimden geldiği gibi ortaya çıkartmayi seviyorum. O yüzden belki de başkalarınınkine benzemiyor. Modada tasarımlar ve ya resim sanatındaki akımlar birbirlerini andırabilirler. Sonuçta sanatçılar yaratırlarken hepsi ayni yaradanın gücünden ilham aldıklarından ötürü; ayni düşüncelerle ayni hislerle yaratabilirler ve birbirlerini andirabilirler. 

Ancak bu dokunuşlarla farklılaşır. Yoksa direkt kopya oluyor bire bir... O tarz çalışanlar da var tabiki. Dergiyi açiyor aynı kalıbı direkt alıp üstüne bir bombe, altına bir cep koyup ben tasarladım diyenler de var. Ama bence iyi bakilirsa ayırt edilebilir kimin  orjinal olduğu.

Emre Ertürk çantalarını pek çok ünlü isimde görüyoruz. Bunlardan bahseder misin?  Tasarımlarınla Beyaz Saray'a kadar girmek, üstelik bu kadar genç bir yaşta...Bu nasıl bir duygu?

 Ben bunları planlamadim. Sadece benim yaratma arzuma ve yeteneğime cevap verdiler. Kısmen kendileri, kısmen aracılar müşterilerim oldu ve oluyorlar. 

Zor elbette ve sıradan bir şey değil tabiki taşıtmak bu kadar ünlüye tasarımlarınizi... Çoğu yeni marka artık ünlülerin ya kuzeni ya kocalarınınn kardeşi ya da  arkadaşlari. Onlarda işin kolay yolunu bulmuşlar. Ama tabii işte o markalarda da yaratıcıkk yok. O yüzden ünlüler kuzenini, görümcesini ve zaman zaman reklam parasi aldiği klasik markaları tercih etse de,  yine EmréNY gibi yaratıcı markalardan da kullanmayı seçiyorlar. Bu saye de kendilerini herkeste olan ve yaratıcı olmayan tasarımlardan ayırarak, stil ve tarzda farklı bir boyuta taşımış oluyorlar. 

Geçenlerde Amy Winehouse Fundation Gala ‘da Kralice Olivia Culpo elinde at nallı Emre Ertürk tasarımı portfoy ile hem Türkiye’de hem de dünya basınında bu karelerle yer aldı. Görsel bir şölen yaşattı modaseverlere... O kadar marka içinde bir Türk’ün tasarımını tercih etmesi hem Türkiye için hem de benim için çok güzel bir potfolyo tabiki. 

Kısaca Emre Ertürk tarzını nasıl tanımlıyorsunuz?

 Timeless ve kreatif

 Global ölçekte sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorsun; bu projelerden bahseder misiniz? 

 20 yıldır ulusal ve uluslararası sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. 1994'te İlk solo sergimi de bağışlamıştm. Sonra devamı geldi. Sanatımi insanlık için de kullanıyor olmam büyük haz veriyor. İçimden gelen bir dürtü. Ancak ben bunu mecbur olduğum için değil içimden geldiği için 20 yıldır aksatmadan yapiyorum. Bu benim hayat felsefem. Yoksa zaten milyon dolarlarin toplandığı bu global sosyal sorumluluk organizasyonlarında adım geçmezdi. Dünyaca meşhur bir jetset yazar, prodüktör, diplomat, Meera Gandhi'nin Giving Back Vakfi için de calısıyorum, Londra’daki TigerTime Foundation için de calışıyorum. www.tigertime.info nun global tanıtım kampanyasında ki Celebrity Supporterlardan biriyim. Bugün bu iki derneğe de resimlerimi ve çantalarımı satarak hatırı sayılır yardımlar yapıyorum. 20 yıl içinde sanatımı satarak Türkiye ve dünyada Mehmetcik Vakfına, Başbakanlık Deprem Fonuna, Kanserle Mücadeleye, Hem ABD de hem Türkiye’deki Gögüs Kanserine, Sokak Köpeklerine, Sokak Çocuklarına, Aidsle Savaşıma, Bosnalı Öksüz Kalmış Çocuklara, Seyh Zayed Kimsesiz Çocuklar Okuluna, California Kanser Vakfina, Nesli Tükenen Kaplanlara ve daha bir çok yardıma muhtaç derneğe resim yaptim; satıp paylasmak ve bilinçlendirmek adına, çanta tasarladım yardım etmek adına. Yurt dışında herkesin ele ele vererek beni desteklemesi ve ülkemde de kendi çabalarımla bu amaçlar için uğraşıp eserlerimi satmamı destekleyenlere çok teşekkür ediyorum. Sırada Afrika var. Oradaki aç çocuklar için tablolarımı satmak istiyorum. Ya da tasarımla birleştireceğim bir projemden oraya bagiş yapmak arzusundayım.

 Türkiye'nin modada yapmaya çalıştığı atılımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Yüreğini ortaya koyarak yaptığın her güzel şey sana geri döner diyor evren... Sanatçılar alınlarında ışıgı ilk hissedenler,gönül gözüyle gördüğünü, benliğinde yoğurup eserlerini ortaya koyuyor.  Lakin ne sanat ne de tasarım kendileriyle başlamıyor.  Global sanatçıları izlerlerse, bizlerden feyz almaları ve ortak calışmalar yapmaları ile güzel atılımlar olabilir düşüncesindeyim. 

Moda Endüstrisini yakından tanıyan biri olarak yaptığımız büyük hatalar neler?

Herkesi mutlu etmeye çalişmak en büyük hatadır. Çünkü, malesef senden sezon sonu indiriminde iki ürün alip , yada iskonto ile proje yaptırıp seni de satin aldiğını düşünen insanlar çıkabiliyor. Hatta bunu bir lütüf zannedenler çıkıyor. Yani onların kaprislerine boyun eğeceksin. Günlük sorunlarini dinleyeceksin... Bir  çok aklın ve hafizanın alamayacağı istekler olabiliyor. Bazi kültürlerde; sorunlu müşteriyi dinlemezsen ya da bir davette kendisiyle ilgilenmezsen hemen ürünün hakkinda çamur atanlar bile çıkabiliyor. Bu sadece bazi ülkelerdeki belli seviyedeki gruplar için geçerli. Sonuçta, kimse kimsenin başına silah dayamıyor birşeyi aldırmak için. Dünyada başarılı olmuş yerli veya yabancı sanatçılar veya tasarımcılar tarafından bu tarz psikolojik kaprisler kabul edilmiyor.  En kaprisli Hollywood'lu bile bunu bilir. Ve seni kesinlikle üzmez ve kendi sorunlarıyla da seni rahatsız etmez. Bizler duygusal insanlar olduğumuzdan herkesi bazen mutlu etmek isteyebiliriz. Geçmişte bu hatalara düştüm. Seminerlerde bize herkesi mutlu edemezsini öğrettiler. Seminerlerde bile tasarımcıara ‘’sizden farklı olmak isteyen almalı, klişeden kurtulamayanlar almamalı’ mottosunun altını çiziyorlar. Tasarım ürün her zaman en çok ilgi çekendir ve en baba markadan bile daha çok değeri vardir. 

Emre Ertürk Türkiye'nin ''Altın Çocuklarından'' biri... el attığı her işte başarılı, bunun sırrı ne?

Öncelikle motive edici sorunuz için teşekkür ederim. Kendimi seviyorum bu yüzden gönül kapım açık. Kendimi sevdiğim için de başkalarını sevebiliyorum çabuk kızar, çabuk unuturum... Serde Akdenizlilik var.  Dogalım. Sanırım bu  ilgiyi arttırıyor.  Spontane bir konuda yorum yapıyorsam bu o ortamın daha iyi olması yönünde olur. İnsanlarda bunu kavrıyorlar. Çünkü çoğu insan ortamın iyi olmasi için değil sırf mutsuzluklarını yansıtmak için yorumlarda bulunuyorlar. Bu da hissediliyor. Sarayda da yemek yedim, annemin halasının Cumhuriyet dönemi başarılarını dinleyerekte büyüdüm, şark sofrasında  oturmasını da bilirim. Kimseyi küçük görmem ancak çok kötü enerjilerle dostluk kuramıyorum. Kıskanç insanlarla enerjim bağdaşmıyor. Bir insanın başkaları hakkında ne düşündüğünü bile o ortama girince hissedebiyorum. Kalpten, coşkuyla yaratıyorum. İşlerime elimden geldiğince pozitif enerji yansıtıyorum. Dostluğa önem veriyorum. İnsan iliskilerinde kimseye rahatsızlık vermemeye çalışıyorum. Randevusuz  ablamın evine bile gitmem. Hediye vermek benim için bir mecburiyet değil içten gelen bir duygudur. Hediyenin, hatıranın kıymetinin bilinmesi beni mutlu eder. Aileden gelen bir örf; kadir kıymet bilme aliskanlığım var. Bunu önemsiyorum.Herşeyden birazını  barındırmak başarının sırrı olabilir düşüncesindeyim. Tabiki sürekli kendini aşmaya ve oldurmaya çalışmak da lazım.

Ve son olarak sizi örnek almak isteyen genç ''sanatçı''adaylarına önerileriniz?

‘’Kendileri olsunlar’’. Başkaları için değil içlerinden geldiği gibi yaratsınlar. İnşallah ilerde bir yetenek okulu açmak istiyorum. Çocuklarla çok iyi anlaşıyorum. İçimde büyümeyen bir çocuk var.  Tecrübelerim ile onların seviyesini yakalayarak bu okulda onlara bilgilerimi aktarmayı çok istiyorum. Sanatçı adayları sergilerime , tasarim etkinliklerime mutlaka gelsinler, feyz alsinlar. Tüm sanatçi adaylari bu aktivitelerime davetlidir. Geldiklerinde kapıda ben sanatçıyım demeleri o yüzden burdayım demeleri yeterli...Ayrıca ilgilerini çekerse mesaj atmaları yeterli. Prejelerimi ve twitterdan @E.mreNY den takip edebilirler.   https://www.facebook.com/EmreErturkGlobal 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.